17 Ağustos 2012 Cuma

Keşke hiç hasta olmasaydım dediğiniz oluyor mu?

Ne bileyim, oluyordur herhalde size de. Bana sorarsanız; hiç bulaştırmasanız beni o konulara(!)

Sadece yalnız ve çaresiz hissetmeyin kendinizi istedim. Yoksa bir adım sonrası zaten yok. Hastasınızdır ve insanlar sizin hasta olduğunuzu bilerek davranır. Ya uzaktan bakar ya da yakından bakar gibi yapar.

Dedim ya üzülecek pek bir şey yok, bir adım sonrası yok.

Kendinizi suçlamaktan vazgeçip, kendinize alışın ve biraz daha fazla sevmeye çalışın.

Keyfinize bakın.

Bu Mide Bulantısıyla Zor!

Bu yazıya bir iç döküş gibi başlamak geldi içimden, yok ama öyle yapmayacağım tabii ki de. Siz de fark edin diye yazacağım bir şeyler.

Sağınıza solunuza bir bakın şimdi lütfen. Eşin, dostun seni ne çok seviyor değil mi!? Empati denen o mereti nasıl da ustaca kullanıyorlar bir de üstüne. Her zaman senin yanındalar, peki ya aslında neredeler? Aslında akıllarından ne geçiyor o anda? Düşündükçe mide bulantısı ikiye katlanıyor.

Her bir adım çıkar için atılıyor, her bir söz kendini güvene almak için, her yakınlıksa yalnız kalmamak için... Geçtiğimiz günlerde İşler Güçler'de denk geldim bir söze, safça sevmekten, hala insanlara inanmaktan bahsediyor Murat Cemcir. Ama insanlar hiç içten değiller, olamıyorlar, olamayacaklar da maalesef! Ah içimden neler yazmak geliyor bir bilseniz...

Tek bir şey söyleyip susacağım bir süre; yalnızız biz her zaman, olmadığımıza inanmak istesek de...

Hiçbir zaman kendiniz kadar iyi kalpli birini bulamama ihtimalini en derinlerde bir yerde bilerek yolunuza devam edin, hoşça kalın, kendinizle mutlu kalın!

İşler Güçler'in hangi sahnesinden bahsettiğimi merak edenler için Murat Cemcir'den geliyor: